“Saygıdeğer Efendiler, sizi günlerce işgal eden uzun ve detaylı söylevim, nihayet geçmişe karışmış bir devrin hikâyesidir. Bunda, milletim için ve gelecekteki evlatlarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek bazı noktaları belirtebilmişsem kendimi mutlu sayacağım.” (s. 639)
Bu sözlerle son satırlarına yaklaşan Mustafa Kemal Atatürk, ardından hepimiz bildiği o hitabeyi kaleme alır:
“Ey Türk Gençliği!”
Bu son satırlar mecliste okunduğunda, dinleyenlerin çoğunun yaşadığı gurur ve cumhuriyet bilinci, aradan geçen 93 yılın ardından da aynı coşkuyla hissedilmeye devam ediyor. (umuyorum)
Nutuk‘u okuyanların eminim ki büyük çoğunluğu (öyle umuyorum) minnettarlık ve umutla noktalıyorlar son satırları.
Ben, Mustafa Kemal Atatürk tam karşımdaymış hissine kapıldığımı söyleyebilirim. Karşımdaydı ve bana neler yapmam gerektiğini söyleyip ilerlemem gereken yolu işaret ediyordu.
Yaşadığım minnettarlık, onun öğretileri ışığında her zaman çok çalışmam ve ileriye bakmam gerektiği bilinciyle harmanlandı. (yeniden)
Kavram İtibarıyla Nutuk

TDK diyor ki
Nutuk: Söz, konuşma, söylevdir.
Bir başka anlamı ise
Mustafa Kemal Atatürk‘ün 15-20 Ekim 1927 tarihlerinde, Cumhuriyet Halk Fırkası 2. Büyük Kongresi’nde yaptığı konuşmaya verilen addır. Aynı yıl, konuşma metni kitaplaştırılmıştır.
Baskıyı incelemek isterseniz TBMM’nin açık erişime sunduğu PDF linkini buraya bırakıyorum.
İçerik İtibarıyla Nutuk
Mustafa Kemal Atatürk’ün deyişiyle Nutuk:
“Ulusal ve çağdaş bir devletin kuruluş öyküsüdür.”
Bu süreci anlatıp belgelerle kanıtlamaya 19 Mayıs 1919 tarihiyle başlar. O gün Samsun’a çıkar ve bir ülkenin küllerinden doğuşuna adım adım yaklaşılır. O sırada var olan yönetimi ise şu sözlerle özetler:
“Damat Ferit Paşa’nın başkanlığındaki hükûmet aciz, haysiyetsiz, korkak. Yalnız, padişahın iradesine boyun eğmekte ve onunla birlikte kendilerini koruyabilecekleri herhangi bir duruma razı.” (s. 21)
Halkın durumundan ise şöyle bahseder:
“Millet ve ordu bir yandan kurtuluş çaresi düşünürken bir yandan da yüzyıllardır süregelen bu alışkanlık dolayısıyla, kendinden önce yüce hilafet ve saltanat makamının kurtulmasını ve dokunulmazlığını düşünüyor.” (s. 28)
…ve ekler:
“Bu inanca aykırı bir düşünce ve görüş ileri süreceklerin vay haline! Derhal dinsiz, vatansız, hain ve istenmeyen kişi olur…” (s. 28)
Tüm bu satırlar, Nutuk‘un temel noktalarını oluşturur. Mustafa Kemal Atatürk, en sade ve akıcı biçimde, milletin hangi yoldan ilerlemesi gerektiğini sebepleriyle aktarırken zaman zaman o yoldan ilerleyenlerin maruz kalacağı karalamalara da işaret eder.
Günümüzde yaşanılan tartışmalarda, bahsi geçen maruz kalmaları görmek mümkün. Bu da Atatürk’ün ileri görüşlü bir lider olduğunun en temel göstergelerinden.

Samsun’a çıkışıyla birlikte, verilen karar kesindir:
“Efendiler, bu durum karşısında tek bir karar vardı. O da millî egemenliğe dayanan, kayıtsız şartsız, bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak!” (s. 30)
“Ya istiklal ya ölüm!”
Ardından, planlı ve yoğun mücadeleli süreç başlar. Cumhuriyet’in ilanına kadar yaşanılan olayların birkaçı (Nutuk’ta geçen başlıklarıyla) şunlardır:
- Erzurum Kongresi
- Sivas Kongresi’ni Baltalama Teşebbüsleri
- Ali Galip Olayı
- Türk Milletinin En Belirgin İstek ve İnancı: Kurtuluş
- İstanbul’un İşgali
- Çerkez Ethem ve Kardeşlerinin Çıkardığı Dedikodular
- Birinci İnönü Zaferi
- Sakarya Meydan Savaşı
- Pontus Meselesi
- Başkomutan Savaşı
- Lozan Barış Antlaşması
- Cumhuriyet’in İlanı Kararını Nerede ve Kimlere Söyledim
Cumhuriyet ilanından sonra yaşanılanlar ve karalama kampanyaları bütününe de çözümleriyle değindikten sonra en etkili satırları yazar: Gençliğe Hitabe! Böylelikle Nutuk, tamamlanır.
Basında Nutuk
Yayımlandığı tarihten bu yana uzun bir süre gündemden düşmeyen Nutuk, tarih araştırmacıların sıklıkla atıfta bulunduğu kaynak haline gelir.
Hasan Ali Yücel, Nutuk’u “Çağdaş Türkiye’nin Kuruluş Tarihi” olarak tanımlar. Okullarda ve üniversitelerde ders kitabı olarak okutulmasını önerir.
Eğer ülkenin farklı bölgelerinde Nutuk‘u ders kitabı ve kaynak olarak kullanan eğitim kurumları varsa onlara sahip çıkın. Benim bildiğim yok…
1977 yılında yayımlanan bir dergide ‘Bitmeyen Söylev’ adlı yazısı yayımlanan Bülent Ecevit ise Nutuk’u şöyle tanımlar:
“Gelecek 50 yılda da geçerliliğini koruyacak tarih kitabı.”
Nutuk’tan 25 Alıntı
- “Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır.” (s. 30)
- “Ben milletin vicdanında ve geleceğinde hissettiğim büyük gelişme yeteneğini, bir millî sır gibi vicdanımda taşıyarak yavaş yavaş bütün bir topluma uygulamak zorunluluğunda idim.” (s. 32)
- “Milletin bağımsızlığını, yine milletin istek ve kararı kurtaracaktır.” (s. 39)
- “Bir millet varlığını ve istikbalini kurtarabilmek için düşünülebilen her türlü teşebbüs ve fedakârlığa başvurduktan sonra başarıya ulaşır. Ya başaramazsa demek, o milletin ölmüş olduğu hükmüne varmak demektir.” (s. 149)
- “Efendiler; zaman, her şeyin, her gerçeğin tarih önünde samimi olarak incelenmesine imkân hazırlar.” (s. 260)
- “İnsaf ve merhamet dilenmekle millet işleri, devlet işleri görülemez. Milletin ve devletin şeref ve bağımsızlığı korunamaz… Türk milleti, Türkiye’nin gelecekteki çocukları bunu bir an akıllarından çıkarmamalıdırlar.” (s. 272)
- “Meclis’in, Nisan’ın 23. Cuma günü açılmasına karar verdik.” (s. 313, Türkiye Büyük Millet Meclisi Toplanıyor)
- “Efendiler, bilirsiniz ki hayat demek, mücadele ve kavga demektir. Hayatta başarı kazanmak, mutlaka mücadelede başarı kazanmaya bağlıdır.” (s. 316)
- “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin üstünde bir kuvvet yoktur.” (s. 319)
- “Felaket başa gelmeden önce onu önleme ve ona karşı savunma çarelerini düşünmek gerek. Geldikten sonra üzülmenin yararı yoktur.” (s. 337)
- “Lafla, politika ile düşmanın aldatıcı vaadlerine kulak vermekle askerlik görevi yapılmaz.” (s. 358)
- “Bir Türk komutanının, ordusunu kullanmaksızın, herhangi bir kötü rastlantı ve kötü şans eseri bile olsa düşmana esir düşmesini biz mazur görsek de tarih bunu asla affetmez ve affetmemelidir.” (s. 359)
- “Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin makûs tarihini de yendiniz.” (s. 412, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’ya)
- “Yalnız düşman karşısında olan değil, köyünde, evinde, tarlasında bulunan herkes, milletin her ferdi silahla vurulan savaşçı gibi kendini görevli sayarak bütün varlığını yalnız mücadeleye verecekti.” (s. 438)
- “Sevres Antlaşması, Türk milleti için öylesine uğursuz bir idam kararnamesidir ki onun bir dost ağzından çıkmamasını dileriz.” (s. 440)
- “Tam bağımsızlık, bizim bugün üzerimize aldığımız görevin can damarıdır.” (s. 441)
- “Aydın olsun, cahil olsun, istisnasız milletimizin bütün fertleri, belki işin içindeki güçlüğü iyice kavramamış olsalar bile bugün yalnız tek bir nokta etrafında toplanmış ve fakat sonuna kadar kanını akıtmaya karar vermiştir. O nokta, bağımsızlığımızın tam olarak kazılması ve devam ettirilmesidir.” (s. 442)
- “Efendiler, maddi ve özellikle manevi çöküş, korku ile… güçsüzlükle başlar.” (s. 451)
- “Bizim, önemli ve asıl olan görevimiz siyaset yapmak değildir. Bizim, bütün memleketin ve bütün milletin bugün için tek görevi, topraklarımızda bulunan düşmanları süngümüzle kovmaktır. Bunu yapamadıkça siyaset anlamsız bir sözden ibaret kalır.” (s. 467)
- “İnsanlık dünyasında din konusundaki uzmanlık ve derin bilgi, her türlü hurafelerden arınarak gerçek bilim ve tekniğin ışıklarıyla tertemiz ve mükemmel oluncaya kadar din oyunu aktörlerine her yerde rastlanacaktır.” (s. 505)
- “Yemek sırasında: ‘Yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz’ dedim.” (s. 564)
- “Nihayet kanun, birçok konuşmacının ‘Yaşasın Cumhuriyet!’ sesleriyle alkışlanan konuşmalarıyla kabul edildi.” (s. 572)
- “Birtakım şeyhlerin, dedelerin, seyyitlerin, çelebilerin, babaların, emirlerin arkasından sürüklenen, kaderlerini, hayatlarını falcılara, büyücülere, üfürükçülere, muskacıların ellerine bırakan insanlardan meydana gelmiş bir topluluğa bir Millet gözüyle bakılabilir mi?” (s. 631)
- “Bugün ulaştığımız sonuç, asırlardan beri çekilen millî felaketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir. Bu sonucu Türk Gençliğine emanet ediyorum.” (s. 632)
- “Ey Türk geleceğinin evladı! İşte, bu durum ve kurallar içinde dahi vazifen, Türk bağımsızlık ve Cumhuriyeti’ni kurtarmaktır! İhtiyaç duyduğun güç, damarlarındaki soylu kanda mevcuttur!” (s.632, Türk Gençliği’ne Bıraktığım Emanet)
Nutuk’u Neden Okumalıyız?
Şu an okumakta okuduğunuz satırları özgürce yazabiliyor ve kendi hür irademle düşüncelerimi dile getirebiliyorsam bunu, geçmişte kazanılan mücadelelere borçluyum. Bu mücadelelerin en şanlısı ise Cumhuriyet!
Eğitim hakkı elinden alınmayan her bireyin bizzat tanık olduğu üzere (öyle umuyorum) yılın belirli günleri şenliklerle, kutlamalarla geçer. Bunlardan birkaçı:
- 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı
- 30 Ağustos Zafer Bayramı
- 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı
Ülkenin farklı bölgelerindeki farklı okullar, en güzel giysilerini giyip gösteriler sergiler, yürüyüşler yaparlar. (umuyorum) O günler, biliriz ki Türkiye Cumhuriyeti için özeldir.
“Peki altında yatan tarihî süreçler nelerdir? Bu özel günleri kutlamamıza neler sebep olmuştur?” Nutuk, bu soruların cevaplarını bulabileceğiniz birinci el kaynaktır.
Nutuk‘u okumalısınız çünkü çatısında barındığımız Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, kazanılan tüm bu zaferleri ve küllerinden doğan ülkeyi özellikle biz gençlere emanet etti. Bu emanete sahip çıkmak kadar uğruna verilen mücadele ve süreçleri öğrenmek de en büyük vefa borçlarımızdan.
20 yaşında da olsanız 50 de, eğer bu yazıma ulaştıysanız ve kitaplığınızın en üstünde yer almasına rağmen kapağını açmadığınız bir Nutuk‘a sahipseniz bugün açın ve okumaya başlayın! İşte o zaman Mustafa Kemal Atatürk‘ü ve Cumhuriyet‘i daha iyi anlayacaksınız.
…ve bugün, Cumhuriyet’imizin 97. yılı! Kutlu olsun.
“YAŞASIN CUMHURİYET!”
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoş kalın,
Ece 🌼
Kaynakça
- Atatürk, M. K. (2017). Nutuk. Ankara: Dorlion.
- Eroğlu, F. (2010). Atatürk’ün büyük nutku’nun basında karşılanışı ve yorumu (1927 ve 1934 baskıları bağlamında). Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
- Kılıç, F. (2016). Nutuk’un analitik bir incelemesi. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi.