İlk tanışıklığım, sanırım 13-14 yaşlarıma dayanıyor bu kitapla. Anneannemin köy evindeki eski kitapları inceliyorduk bir bayram.
Çoğu 1980 baskısı olan klasik kitaplar serisini bize götürmeye karar vermiştik. Eve gittiğimizde de, rutubet kokusu geçsin diye hepsini balkona serdiğimizde gözüme takılmıştı bu kitap.
Ağır olduğunu düşünüp “Biraz daha büyüdüğümde okuyacağım” diyerek en üst rafa yerleştirmiştim sonrasında. Nitekim haksız da sayılmazmışım.
Geçen haftalarda, okumak için kitap seçtiğim sırada en üst raftan göz kırptı bana. “Gel” dedim, “Gel eski dostum, seninle tanışma zamanı”
Okumaya başladığım andan itibaren öksürük ve boğaz ağrısı peşimi bırakmadığı için, alerjim olduğunu acı bir şekilde hatırlamış oldum. 8 yıl kadar önce kollarıma 60-70 tane iğne batırarak alerji testi yapan doktorum “Toz, kıl, tüy, duman vb. şeylerden uzak durmalısın.” derken haklıymış da, benim bir kulağımdan girip diğerinden çıkmış sanki.
Ya da eski/antika şeylere olan yoğun sevgim, buna inanmak istemiyor hiçbir zaman. Evet, doğrusu bu.
Efendim velhasıl, İki Şehrin Hikâyesi’ni, bu eski dostumdan okuyamayacağımı anladığım için üzülerek, yeni baskını satın aldım.
Kitap hakkında objektif olacağım. İlk okumaya başladığınızda olaylardan soyutlanıyorsunuz çünkü karşınıza aniden, birçok insan ismi, mekan ismi vs. çıkıyor. Birini anlamaya çalışırken bir sonraki sayfada yenilerine odaklanmaya çalışıyorsunuz.
Açıkçası bu beni başlarda çok yordu. Bu yüzden okumaya başlayacaklar için öncelikli tavsiyem, karakter listesini incelemeleri ve anlamadıkları kısımda ona göz atmaları.
Eski baskısında olduğu için, sizlerle de paylaşıyorum :
Kitabın ilk yarısı bir şeyleri anlamaya çalışmakla geçerken son yarısı ise hiç bitmemesini dilemekle geçti. Bir nevi “Sabreden derviş, muradına ermiş”
Olaylar Fransız Devrimi çatısı altında gerçekleşiyor ve siz sayfalar arasında bu dönemin buhranını, insanların çaresizliklerini, göz yaşlarını derinden hissediyorsunuz. Kahramanların içinde bulunduğu iki şehir :
- Paris
- Londra
Sokaklarda giyotin ile idam edilen yüzlerce insan ve caddelerden kırmızı kanın aktığı, insanların da buna alkış tuttuğu adeta terör dönemi…
Bu buhran içinde çok güzel insanlar da tanıyorsunuz. Bunlardan birkaçı : Doktor Manette, onun kızı Lucie, Charles Darney ve tabii ki takdire şayan karakter Sydney Carton !
Bu karakterleri tam anlamıyla öğrendiğinizde kitap su gibi akıp gidiyor. Eminim ki birkaç yıl sonra tekrar okuduğumda bana çok daha anlamlı gelecek 💫
- Fransız Devrimi hakkında araştırma yapma isteği uyandıran da bir kitap oldu benim için ve bu isteği uyandıran kitapları her zaman sevmişimdir.
İki Şehrin Hikâyesi’ni okumanızı kesinlikle tavsiye ederim ama başlarda biraz sabırlı olmalısınız. Bitirdiğinizde sizin de severek anacağınıza eminim. Üstelik çok güzel hayat derslerine de şahit olacaksınız…
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoş ve okur kalın,
Ece 🌼
Kitabı okumadan yorum yazmak olmazdı. Bendeki kitap 2008 basımı, kokusu çok etkilemedi, gibi. 🙂 Sanki o kokuyla daha iyi canlanıyor hatıralar. Neredeyse beş duyu organına hitap ediyor.
Yaş atladıkça okunması gereken bir kitap. Nedenini bilmiyorum, kitap “Kürk Mantolu Madonna”ya sırtını yaslamış bir şekilde duruyordu. Sanırım Sabahattin Ali vakti yaklaşıyor.
İyi okumalar. Kitapla yaşayın…
BeğenLiked by 1 kişi
Ne varsa eskilerde var ama ah şu bendeki alerji olmasa 🙂
Kesinlikle Sabahattin Ali’yi o kitabıyla tanımalısınız…
Sevgiler, iyi okumalar 🌼
BeğenLiked by 1 kişi