Yaklaşık 2-3 yıl önce Sol Ayağım (My Left Foot) adlı filmi izleyip tanımıştım Brown’u.
Kitaptan uyarlanan bir film olduğundan önceliğiniz kesinlikle kitap olmalı. Ben filmini izlerken bu kadar etkilendiğimi hatırlamıyorum.

Christy Brown, beyin felçli bir bebek olarak dünyaya geliyor. Sene 1932.
Yürüme, konuşma, tek başına yemek yeme gibi temel faaliyetleri gerçekleştiremeyen Brown, yalnızca sol ayağını hareket ettirebiliyor. Hatta bunu yapabildiğini de çok sonraları fark ediyor.
Bu durumun ailesine ve çocukluğuna yansımalarını okurken zamanla Brown’un gelişimine şahit oluyoruz, üstelik kendi ağzından.
Küçük adımlarla ve zamanla sol ayağını daha çok kullanmaya başlayan Brown, resim yeteneği olduğunu fark ediyor. Bu, ailedeki herkesi şaşkına çevirse de kısa sürede alışıyorlar ve onun bu çabasını desteklemeye başlıyorlar.
Bazı zamanlar hastalığını kendine konduramıyor Brown, her işlerini kendileri halledebilen kardeşlerine özeniyor. Fakat büyüdükçe fikirleri değişmeye, kendini kabullenmeye ve yeni duygular tatmaya başlıyor.
Özgüven, irade, çaba ve başarı kavramlarını çokça anımsayacağınız bir otobiyografi örneği bu kitap.
Kendi hayat hikâyesini büyük bir samimiyet ve sadelikle anlattığı için ona hem sanatçı hem de başarılı bir yazardı desek haksız sayılmayız. 💫
“Asla diğer insanlar gibi olamayacaksam, en azından kendim gibi olacağım ve kendim gibi olmak için elimden geleni yapacağım.” | Christy Brown
Bunu da başardı. Kendi gibi olduğu ve bunun için verdiği çaba sayesinde birçok insana umut ve motive kaynağıydı, hâlâ da öyle.
Sol Ayağım’ın devamı olan ikinci kitabı Her Gün Hüzün‘ü de en kısa zamanda okuyacağım. Hayatının bir diğer yarısında neler yaşadığını çok merak ediyorum.
Christy Brown 1981 yılında hayata gözlerini yumdu ve bu 49 yıllık yaşamından hepimizin çıkaracağı çok ders var.
Okuyalım okutalım 🌿
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoş kalın,
Ece 🌼