İletişim Kuramları’ydı dersimiz. Hocamız ders esnasında bu trajikomik olayı anlatınca çok ilgimi çekmişti. Memlekete gidince detaylı araştırırım diyerek deftere not ettim.
E nitekim memleketteyim ve bir süredir araştırıyorum 🙂 Öğrendiklerimi sizinle de paylaşmak istiyorum, bakalım siz ne düşüneceksiniz 💫
Olay 30 Ekim 1938’de bir akşam vakti meydana geliyor.
Tabii o zamanlar iletişim ve ulaşım araçları, günümüz şartlarına göre hayli kısıtlı. Haber kaynakları yönünden en güvenilir iki şey : Gazete ve Radyo !
Hatta radyo, canlı yayınlar yapıp anlık bilgiler paylaşması yönünden gazetenin önüne de geçmiş bir konumda.
O gün insanlığı ayağa kaldıran, etrafı kıyametvari bir havaya çeviren radyo tiyatrosunun amacı aslında bu etkiyi yaratmak değildi. Her zamanki gösterileri gibi olacak sanıyorlardı fakat çok yanıldılar.
Gelin, biraz ayrıntıya girelim :
- New York’taki CBS adlı radyo kanalında, her hafta düzenli olarak bir romandan esinlenilip “radyo tiyatrosu/oyunu” sergileniyordu.
*radyo tiyatrosu : sadece sesli olarak oyunların oynandığı, arkadan gelen ses efektleriyle radyo yayını ile dinleyicisine tiyatro izliyormuş hissini yaratan, tiyatronun birebir canlı ortamı dışında etkili bir şekilde izlenebileceği iletişim platformu.
O hafta, yani 30 Ekim 1938 akşamı da sergileyecekleri oyun, H.G. Welles’in “Dünyalar Savaşı” adlı romanıydı.
- Olay, Marslıların Dünya’ya saldırması üzerine şekilleniyordu.
Dönemin en iyi oyuncularından ve bu oyunları çıkardıkları Merkür Tiyatrosu‘nun da kurucusu olan Orson Welles, romanda anlatılanların bir haber bülteniymiş gibi sunulmasına karar verdi.
Oyun başlamadan önce “Bu bir radyo tiyatrosudur. Gerçeklikle ilişiği yoktur.” şeklinde bir anons verilecek daha sonra başlayacaklardı.
Nitekim öyle de oldu. Anons verildikten hemen sonra oyun başladı.
Oyun, önemli konukları olan sıradan bir sohbet programı olarak başladı. Tartıştıkları konu da, uzayda hayat ve dünya dışı varlıklardı. Orson Welles, bir gök bilimciyi canlandırıyordu.

Yayın sırasında konuştuklarıyla paralel olarak birtakım gelişmeler meydana geliyordu. Sunucu, Mars’tan göktaşı yağmuru başladığı haberini verirken radyonun dinleyici sayısı gitgide artıyordu.
İnsanları tedirgin etmeye yeten olay ise hemen ardından gerçekleşti. Sunucu, bir çiftliğe göktaşı düştüğü haberini verdi. Dahası, olay yerinde bulunan ve Marslıları gördüğünü bildiren spikerin, yayına bağlanıp aktardıklarıydı :
“Dokunaçlara benziyorlar. Bedenini şimdi görebiliyorum. Büyük bir ayı kadar büyük. Islak bir deri gibi parlak. Ama bu yüz.. o..o.. Bayanlar ve baylar, tarif edilemez. Bakmaya devam etmek için kendimi zorluyorum, çok korkunç.”
Bunun bir radyo oyunu olduğu, oyunun başında söylenmesine rağmen dinleyiciler çoktan, olaya kendilerini kaptırmışlardı. Oyun ilerledikçe bahsi geçen Marslıların o an gerçekten dünyada oldukları fikrine inanmaları hiç de zor olmadı.
Gerilimin gittikçe arttığı oyunda, sunucunun “Marslılar, etrafa zehir saldı. Jersey bataklıklarından siyah zehirli bir duman çıkıyor” şeklindeki anonsu, ülkeyi ayaklandırmaya yetti.
Sokaklara dökülüp ülkeyi terk etmeye çalışan insanlar vardı, evlerinin pencere kapı aralıklarını gazdan korumak için havlularla kapatanlar ve yetkililere haber vermeye çalışan yüzlerce insan…

Stüdyodakiler tüm bunlardan habersiz, radyo oyununu oynamaya devam ediyorlardı, taa ki, New York emniyeti radyo binasını basana kadar.
Emniyetin isteğiyle, oyun esnasında acil bir duyuru yapıldı :
“CBS’te H.G. Wells’e ait olan Dünyalar Savaşı adlı romanın, Orson Welles ile Merkür Tiyatrosu tarafından sahnelenişini dinlemektesiniz.”
Bu duyuru 15 dakikada bir tekrarlansa da insanları yatıştırmaya ve bunun bir oyun olduğunu hatırlatmaya yetmedi.
Sunucunun oyun esnasında “İnsanlar sinek gibi, fare gibi ölüyorlar.” demesi ise dinleyicileri felaketin eşiğine getirdi.
Kısa bir süre sonra da konuşması esnasında gaza maruz kalmışçasına öksürüp radyo başında hayatını kaybettiği rolünü başarıyla canlandırdı. Bu noktadan sonra bir başka oyuncu mikrofona geçip “Kimse var mıı? Orada kimse var mıı?” diye tedirgince seslenmeye başladı. (sahnenin dakika aralığı : 37.46 – 38.42 | yazının sonlarına, oyun kaydının linki bıraktım)
Oyunun sonunda, bütün Marslıların hayatını kaybettiği söylendi. Güya, dünya üzerinde bulunan basit bir bakteri türü buna sebebiyet vermişti.
Yayın bittiğinde, bunun bir radyo tiyatrosu olduğu tekrar belirtildi, fakat dinledikleri oyun halka öyle derinden tesir etmişti ki, ertesi gün haber, tüm dünyaya yayıldı. Gazete manşetlerinin bir numaralı haberi oldu.

Hatta haber Adolf Hitler’e de ulaştı ve bu durum karşısında şu sözleri dile getirdi :
“Bu sınırsız imkânlar ülkesine Marslıların inmesi bile mümkün gösterildi”
Durum böylesi küresel bir hâl alıp birçok kişinin de hayatını tehlikeye attığı düşüncesiyle, Orson Welles’e tazminat davası açıldığı fakat bunun sadece bir radyo tiyatrosu olduğu, amaçlarının o yönde olmadığını belirttikleri için davanın düştüğü söyleniyor.
Siz ne düşünüyorsunuz ?
Bana kalırsa, her dönemin insanlar için hayati değer taşıyan bir kitle iletişim aracı var. O dönem bunu radyo karşılıyordu. 2000’lerin başına kadar televizyon. Günümüzde ise internet ve sosyal medya.
Orson Welles’in, dönemin en prestijli, yetenekli oyuncularından olması ve radyonun o dönemdeki önemi tüm bunlara zemin hazırlamaya yetti.
Günümüzde aynı şey, olsa olsa Youtube’a atılan olaylı bir video neticesinde şekillenir. Gerçi biz onda da bir bit yeniği ararız. Başarılı bir kurgu programlarıyla nelerin yapılamayacağını biliyoruz çünkü 🙂
Tarihe kazınan en olaylı radyo oyununun linkini de şöyle bırakıyorum : https://www.youtube.com/watch?v=Xs0K4ApWl4g
Ve son olarak, bir gün bu yazıyı okuma ihtimali olan Marslı arkadaşlar, umarım dünyaya geliş nedeniniz bu şekilde olaylı olmaz ya da olmayacaktır. Olur da bizim buralara inmek isterseniz, biz Türkler çok sıcakkanlı insanlarız, güzellikle gelirseniz bir çayımızı içmeden vallahi bırakmayız. Yaprak sarmaları, mantılar, kekler börekler, bunlardan bahsetmiyorum bile 😃 Mars’a, ailenize, arkadaşlarınıza da çok selam 🛸
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoş kalın,
Ece 🌼
Kaynakça
https://www.history.com/this-day-in-history/welles-scares-nation
http://bugraderci.blogspot.com/2012/11/radyonun-gucu-orson-wellesin-sunumuyla.html?q=orson+welles
Teşekkürler paylaşım için.
Tarihsel zamandan olsa gerek. Anonsa kadar her şey normaldi. Sonrası 🙂
Birde Voyager 2’deki mesajımızı unutamıyorum.
“Sayın Türkçe bilen arkadaşlarımız, sabah şerifleriniz hayır olsun” 🙂
BeğenLiked by 2 people
Bahsettiğiniz olayı hiç duymamıştım. Az önce araştırdım ve hakikaten okuduğum en ilginç hikâyelerdendi. Kim tahmin ederdi ki bu fikri ortaya atanın yabancı bir profesör olduğunu 🙂
Ben teşekkür ederim bu güzel paylaşımınız için, sayenizde yeni ve ilginç bir bilgi öğrendim 🙂
BeğenLiked by 1 kişi
Yeni bir şey öğrendim, güzel paylaşım. Sanırım insanlar neye inanmak istiyorsa ona inanıyorlar. Ve takım tutar gibi inandığı şey doğru olmasada inanmaya devam ediyorlar.
BeğenLiked by 1 kişi
Teşekkür ederim, evet ne yazık ki öyle, özellikle de teknolojinin ve haberleşmenin çok kısıtlı olduğu o dönemlerde. Gerçi günümüzde de bunun örneklerini görüyoruz, böyle bir olay yaşansa şaşmamak gerek. 🌼
BeğenLiked by 1 kişi