Üç dört sene önce Kitapyurdu’nun çok satanlar listesinde görüp herkesin de büyük ilgi gösterdiği bu kitabı sipariş etmiş fakat biraz inceleyince “ooov, siyaset falan var, aşırı ağır bir kitap kesin.” deyip kitaplığımızın bir rafına gelişigüzel yerleştirmiştim.
Yanaşmaya çok korktuğum bir kitaptı taa ki, bu dönem “İletişim Kuramları” dersimize giren hocamız “Sınavda 1984 adlı romandan da sorumlusunuz” diyene kadar.
Bir zamanlar rafların arasına mahkûm edilen bu kitap, annemlere “Bana evdeki 1984 romanını kargolayabilir misiniz?” dememle gün yüzüne çıktı. ☘️
Kitaba başlayınca ön yargılarımın çok yersiz olduğunu fark ettim. Bir kez daha anladık, demek ki neymiş ? – Kulaktan dolma bilgilerle, kendi kendine verdiğin peşin hükümlerle, bir sayfasını bile okumadığın bir kitabı yargılamayacakmışsın.
Bunu diyeceğimi hiç düşünmezdim ama ben 1984’e ve George Orwell’ın kalemine BA-YIL-DIM !
Fazla spoiler vermeden biraz konusundan bahsetmek istiyorum :
Yazarın yarattığı ütopik bir dünya var ve 3 ülkeden oluşuyor : OKYANUSYA – AVRASYA – DOĞUASYA 🌏
Ana karakterimiz Winston, Okyanusya’da yaşıyor ve içinde bulunduğu sisteme bir türlü anlam veremiyor.
Sistem şu ki : “Büyük Birader” adlı, ölümsüz olduğu düşünülen bir lider ülkenin her yerinde tele-ekranlardan (evde bile) insanların davranışlarını, bir durum karşısındaki en ufak mimik hareketlerini izliyor.
Partiye uymayan/ inanmayan biri çıkarsa da idam ediliyor, buharlaştırılıyor ya da onların deyimiyle tarihten siliniyor (Hiç var olmamış gibi) Her yerde Büyük Birader’in posterleri var. İnsanlara bebeklikten beri onun EN BÜYÜK lider olduğu, Okyanusya’nın en iyi ülke olduğu aşılanıyor, bir nevi Propaganda !
İnsanların yalnız kalması, kendi iradelerini kullanıp düşünmesi yasak. Parti ne emrediyorsa hiç düşünmeden o yapılıyor. Eğer geçmişte söylenen bir söz şimdiki hayatta doğru çıkmazsa o söz tüm kaynaklardan siliniyor, asla var olmamış gibi.
Hatta öyle ki eşlerin cinsel ilişkiye girmeleri ve bundan zevk almaları da yasak. Yalnızca tek bir durumda ilişkiye girebilirler : partiye sonsuz bağlı çocuk dünyaya getirmek için. Böyle bir sistemin içine doğan çocuklar gün geliyor partiye bağlılıktan şüphe duydukları ailelerini bile şikayet edip ölümlerine sebep olabiliyorlar.
Bu sistemin içinde olmaktan tedirginlik duyan ve değişmesi gerektiğini düşünen Winston da, gizliden gizliye bunun mücadelesini veriyor. Başardı mı başaramadı mı onu okuyarak kendiniz öğrenmelisiniz 🌿
Aslında sistemi üç cümleyle bile anlatmak mümkün :

1948 yılında yayınlanan “1984” adlı bu romanı mutlaka okumalısınız. Eminim ki içinizde benim gibi “haa evet bayağı popüler bir roman ama ağır gibi duruyor, alayım da bir ara okurum” diyenler vardır.
Alın almasına ama bir ara değil en kısa zamanda okuyun 🌸
Böyle güzel bir romanı okumaya teşvik eden İletişim Kuramları dersimizin hocasına (belki bir gün denk gelir yazıma) teşekkürlerimi sunuyorum 💛
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoş kalın,
Ece 🌼
Paylaşım için teşekkürler.
Yazınızı bir öneri olarak kabul edip, not edeceğim. Ön yargımı yıkamadım kitap için ama beni kitaba asıl bağlayan olay, yayıncının kitabın ismini 1984 olarak değiştirmesiydi. Yine de başlamaya yetmedi. Yazınızı okuyunca sanırım kitabı okumak için uygun zaman yaratmanın vakti gelmiş.
BeğenLiked by 1 kişi
Ben teşekkür ederim, buna vesile olduysam ne mutlu. Şimdiden keyifli okumalar 🙂 Sevgiler, Ece 🌼
BeğenLiked by 1 kişi
George Orwell’in kalemine Hayvan Çiftliği’nden aşinayım ancak benim de önyargılı davranıp, sürekli ertelediğim bir kitap 1984. Fakat sizin yorumunuz beni heyecanlandırdı ve 1984’ü Nisan ayı okuma listeme hemen eklememe vesile oldu. 🌷 Teşekkür ederim, sevgiler.
BeğenLiked by 1 kişi
Çok mutlu oldum, keyifli okumalar 🤗🌸
BeğenLiked by 1 kişi